Tarih
Adalar'da İz Bırakanlar
- Ayrıntılar
- 19 Şubat 2013 tarihinde oluşturuldu
- Son Güncelleme: 24 Temmuz 2014
Eirene; Bizans'ın İlk ve Tek Kadın İmparatoru Büyükada’ya Sürüldü
Atinalı Eirene, oğlu VI. Konstantinos’u Bizans tahtından indirip gözlerine mil çektirmiş ve iktidarı ele geçirmişti. İmparator(içe) Eirene Bizans’ın ilk ve tek kadın hükümdarı oldu ancak iktidar keyfi yalnızca beş yıl sürdü. 802 yılında, Maliye Bakanı (logothete¯s tou genikou) Nikephoros tarafından bir saray darbesiyle tahttan indirildi ve Prens Adaları’na sürülmesine karar verildi. I. Nikephoros eski imparatorun başkentin bu kadar yakınında olmasından çekindigi icin onu Midilli Adası’na (Lesbos) sürdü.
Devrik imparator bu yeni sürgüne fazla dayanamadı. Ölüm döşeğinde, “(...) vücudumu Tanrı’nın gözlediği Prinkipos adasında, acı çeken ve çileli kalbimle inşa ettiğim manastırda, Meryem Kilisesi'nin sol tarafındaki Aziz Nikolaos Şapelin'e yatırın” diye vasiyet etti.
Öyle yaptılar. Öldüğünde 51 yaşındaydı...
M. Kemal Atatürk
Atatürk sık sık Büyükada’yı ve Anadolu Kulübü’nü ziyaret ediyor. Burada önemli devlet adamlarıyla buluşuyor. Büyükada Anadolu Kulübü’nün önemli konukları arasında Atatürk ve İsmet İnönü'nün yanısıra yabancı devlet başkanları da yer alıyor: Atatürk Elefterios Venizelos, Yunanistan Başbakanı (1924); Afganistan Kralı Amanullah Han (1930); Romanya Kralı Carol ve Madam Lupescu (1933); Yunanistan Diktatörü General Metaxas (1936); İran Şahı Rıza Pahlavi (1964); ve Romanya Diktatörü Nikolau Çavuşesku (1976).
Atatürk kulübe geldiğinde 25 numaralı odada kalmış, bu oda o zamanki haliyle korunmuş.
Fethi Okyar
Ali Fethi Okyar, gençlik yıllarından itibaren Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın arkadaşıydı. Asker, diplomat, milletvekili ve bakan Fethi Okyar, 1930’da Atatürk’ün onay ve desteğiyle kurulan muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın başına geçmişti. Ancak aynı yıl, partiyi sürdürmenin olanaksız olduğunu düşünerek ve Atatürk’ün aynı yoldaki talimatına uyarak Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasına karar verdi, siyaset yaşamını sona erdirip Büyükada’daki evine çekildi.
İsmet İnönü
Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü 1924 yılında, Heybeli’de Mavromakatis köşkünü yazlık ev olarak kiralamıştır. İnönü ailesi evi, 1934 yılında 9,500 lira karşılığında satın almıştır; Ev, kendilerine Atatürk tarafından hediye edilen mobilyalarla döşenmiştir. Ev bugün İnönü Müzesi’dir.
Yesari Asım Arsoy
“Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık” başta olmak üzere Adalarla ilgili çok sayıda şarkının bestecisi ünlü Yesari Asım Arsoy’un mezarı Heybeliada’dır. Arsoy’un anısına yapılan heykel Heybeli parkındadır.
Troçki
Sovyet Devrimi’nin liderlerinden Lev Davidoviç Troçki, Politbüro’daki siyasi rakipleri olarak gördüğü tüm eski yoldaşlarını yok eden ya da çevresinden uzaklaştıran Stalin tarafından 1929 yılında ülkesinden kovulduğunda İstanbul’a gelmişti. 4 yıllık İstanbul yaşamının çoğunu Büyükada’da geçirdi.
Troçki Büyükada’yı 17 Haziran 1933 tarihinde terketti ve bir daha da buraya geri dönmedi. Adadaki tecriti dışında, Troçki buradaki sürgün günlerinden keyif alıyormuş gibi görünüyordu. Bunun kanıtı olarak, adadan ayrıldığı gün not defterine yazdığı şu cümleler gösterilebilir: "Dört buçuk sene oldu. Ayaklarımın Büyükada’ya iyice kök saldığına dair garip bir his var içimde."
Kulüp Rakısı Üzerindeki Figür
Yaşamlarının büyük bir bölümünü Kınalıada’da geçiren grafiker ve ressam İhap Hulusi Görey ile şair, yazar, eğitmen ve milletvekili Fazıl Ahmet Aykaç yakın dosttu.
Bazen kendi adalarında bazen de Büyükada Anadolu Kulübü’nde buluşurlardı.
İhap Hulusi’nin bugün de kullanılan ünlü Kulüp Rakısı etiketinin üzerinde, içki içen çok şık ve yakışıklı iki beyefendi görülür. Çeşitli dönemlerde bu beyefendilerin Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü oldukları iddia edilse de, 1932 yılında tasarlanan bu etikettekilerin Anadolu Kulübü’nde demlenen Fazıl Ahmet Aykaç ve İhap Hulusi olduğu, ünlü ressamın arkadaşıyla sohbetini ölümsüzleştirdiği söylenir.
Lefter Küçükandonyadis
1925 doğumlu Lefter Küçükandonyadis, 1941 yılında mahkeme kararıyla yaşı büyütülerek Taksimspor’a girdi. Askerlikten sonra, 21 yaşında Fenerbahçe’yle anlaştı. Fenerbahçe’de oynadığı iki dönemde toplam 615 maçta 423 gol attı. 50 kez milli forma giyen ilk futbolcu oldu, yabancı takımlara 22 gol attı. 9 kez Milli Takım kaptanlığı yaptı. Fenerbahçe’de oynarken, İtalya’nın ACF Fiorentina takımına transfer oldu. Bonservis ücreti alınarak yurtdışına transfer edilen ilk Türkiyeli oyuncu olan Lefter İtalya’da 1 yıl oynadıktan sonra, Fransa’nın OGC Nice takımına transfer oldu ve orada da 1 yıl oynadı. Futbol yaşamı boyunca profesyonel oyuncu olarak yer aldığı toplam 752 maçta tam 506 gol attı. Oyunculuğu 1964 yılında bıraktı, 1970 yılına kadar antrenör olarak çalıştı.
Mina Urgan
“Troçki Büyükada’da, Nizam Caddesi’nde, bahçesi denize kadar inen bir konakta otururdu. Sokaklarda hiç gezmezdi; ama nerdeyse her gün sandalla balığa çıkardı. Günün birinde, açıklarda yüzerken, bir de baktım Troçki’nin sandalı. Başında ve kıçında elleri tabancalı iki Rus koruması oturduğu için, bu sandalı uzaktan görsek de tanırdık. Ortada da, kürek çeken Rum balıkçıyla, elinde oltası Troçki otururdu. Hemen sandala doğru yüzdüm, kenarına tutundum ve Troçki ile nerdeyse burun buruna geldik. Korumacılardan biri ‘git, git’ dedi. (Rus şivesiyle ‘get, get’ demişti aslında.) Ben, yorgunluğumu bahane ederek, sandalın kenarına biraz daha tutunmak, Troçki’ye biraz daha bakmak istiyordum.”
Mina Urgan,
Bir Dinazorun Anıları
Ziya Gökalp
Yahya Kemal dostu Ziya Gökalp’i (1876-1924) Büyükada’ya taşınmaya ikna etti. Ziya Gökalp de gelince Ahmet Ağaoğlu, Hamdullah Suphi, Celal Sahir, Necmettin Sadık, Fuat Köprülü gibi Türkçü aydınlar da Büyükada’ya toplanmaya başladı. 1924’te hastalığı ağırlaşan Ziya Gökalp Nişantaşı’ndan Büyükada’ya götürüldü. Burada geçirdiği hasta günlerinde Türk Medeniyet Tarihi adlı kitabının düzeltilerini yaptı.
Yaşadığı evler: Fatma Hurrem Evi, Albayrak Sokağı (Maden) No:17, Rotenberg Yalı Köşkü, Çankaya Caddesi Albayrak Sokak (Maden) No: 6
Melih Cevdet Anday
Türk edebiyatının en büyük şairlerinden Melih Cevdet Anday ada dendiğinde hemen herkesin diline doladığı “Ada vapuru yandan çarklı...” dizelerinin de sahibi.
Garip şiirinin kurucularından olan Anday daha sonra felsefi şiir akımını başlattı. UNESCO tarafından Cervantes, Dante, Tolstoy ayarında bir edebiyatçı olarak kabul edildi. Uzun yıllar gerek gerçek adı ve takma adlarla gazetelerde makaleler, denemeler kaleme aldı, çeviriler yaptı. Şiir, deneme, eleştiri, tiyatro, roman yazar ve pek çok ödül kazandı. Ömrünün son yıllarını Büyükada’da geçiren Melih Cevdet Anday’ın mezarı Büyükada’dadır.
Halikarnas Balıkçısı
Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan Halikarnas Balıkçısı (1890-1973) ilköğrenimini Büyükada’da tamamladı. Robert Kolej’de okurken de yazlarını kalabalık ailesiyle birlikte Büyükada’daki Rosola Köşkü’nde geçirdi.
Yahya Kemal Beyatlı
1913’te Tahsin Nahid’in tavsiyesiyle Büyükada’ya gelen Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) Savoy Oteli’nin üst katında, penceresi caddeye bakan güzel, iç açıcı bir odada konakladı. Daha sonra da kısa bir süre Splendit Oteli’nde kaldı. Sonraki yıl Yakup Kadri de Büyükada’ya gelince birlikte Azaryan Yokuşu’nda, denize nazır iki yatak odalı, arkada mutfağı ve hizmetçi odası bulunan bir köşk kiraladılar.
Yahya Kemal, Darülfünun’daki görevine ek olarak Heybeliada’daki Bahriye Mektebi’nde de tarih öğretmenliği yaptı. Nâzım Hikmet ve Necip Fazıl Kısakürek bu dönemde Yahya Kemal’in öğrencisi oldu.
Nurullah Ataç
Cumhuriyet döneminde eleştiri ve deneme dışında eser vermeyen sayılı yazarlardan biri olan Nurullah Ataç (1898-1957) gerçek bir Ada âşığı. İstanbul demek onun için Büyükada demek. İstanbul’a gitmekten neredeyse hiç hoşlanmaz. Öyle ki İstanbul’a gittiğinde yazı yazamamaktan şikâyet eder. Nurullah Ataç kızı Meral doğduktan kısa bir süre sonra eşiyle birlikte Büyükada’ya yerleşir; Ataç Tolluoğlu babasına ve Büyükada’ya dair hatırladıklarını Babam Nurullah Ataç kitabında büyük bir içtenlikle dile getirir:
“Doğa bakımından ada, kışın yazdan bin kere daha güzeldir. Adanın yerlileri sanki hısım akraba gibidirler. Herkes birbirini tanır, birbiriyle selamlaşır, hal hatır sorar. Böyle bir yerde yaşamak insana hem mutluluk, hem de güven verir. Ayrıca amcamlar da yaz kış adada oturuyorlardı. Babamla annem, bütün bunları düşünüp taşındıktan sonra, tekrar adaya yerleşmeye karar vermişlerdi.”
Babam Nurullah Ataç’tan
Yaşadığı ev: Ataç Ev Lonca Sokağı No:24
Reşat Nuri Güntekin
Türk edebiyatının kuşkusuz en çok okunan romanlarından Çalıkuşu’nun yazarı Reşat Nuri Güntekin (1889-1956) sessizlikte yaşamayı sevdiği için ailesiyle birlikte 1930’larda Büyükada’ya yerleşir. Burada edebiyatçı dostlarından daha çok akrabalarını ağırlar, onlarla köşkün bahçesinde kurulan salıncaklar eşliğinde yemekler yer. Kızı Ela Güntekin henüz birkaç aylık bebekken geldiği Büyükada’da zamanla babasının en iyi yürüyüş ve sohbet arkadaşı olur. Uzun yıllar ailecek yazları burada geçirirler.
Reşat Nuri Akşam Güneşi romanı Büyükada izlenimlerini anlatır.
Büyükada, Reşat Nuri Güntekin’in evi, Adalar Müzesi Arşivi
Hüseyin Rahmi Gürpınar
1900’lü yılların başlarında Heybeliada’da bir evde on yıl kiracı olarak yaşayan Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) Hıdiv Abbas Paşa’dan satın aldığı arsaya Gürpınar Köşkü’nü yaptırır ve ölümüne dek sadece burada yaşar. Heybeli’nin Burgaz’a bakan cephesinde yaptırdığı üç katlı, üç cephesinden de deniz görünen köşk ada yerleşiminin uzağında, orman içinde, oldukça dik bir yokuşla tırmanılan tepenin yamacındadır. Mezarı buradadır.
Hüseyin Rahmi Kokotlar Mektebi’nde Heybeliada’daki yaşamını anlatır, Sevda Peşinde ve Tebessüm-i Elem romanlarında adadan söz eder.
Yaşadığı ev: Gürpınar Köşkü, Demirtaş Sokağı No: 19
Aziz Nesin
Adalar’da dünyaya gelen edebiyatçılardan biri de Aziz Nesin’dir. (1915-1995) On yaşına kadar Heybeli’de kalan Aziz Nesin Böyle Gelmiş Böyle Gitmez’de çocukluk günlerinin Heybeli’sini orada yaşayanları çok canlı bir dille, en ince ayrıntısına kadar anlatır:
“Heğbeliada’da bitek cami vardı: (...) Ada camisinin meyzini Feyyaz çok kekemeydi. Büyük zorlukla konuşurdu. Ama bu kekeme adamın sesi çok güzeldi. Ezan okurken, mevlit okurken hiç kekelemezdi. (...) Kısacası bizler ucuz yaşamak, ucuz yaşamanın yollarını arayıp bulmak zorundaydık. Adada su kaynakları olmadığı için Ada evlerinin çoğunda sarnıç vardı. Bizim küçük evimizde sarnıç yoktu. Para vermeyelim diye eşekle su taşıyan suculardan da su alamazdık. Kız kardeşimle ikimiz -ama daha çok kız kardeşim- iskele alanındaki çeşmeden bakır güğümle eve su taşırdık.”
Böyle Gelmiş Böyle Gitmez’den
Zeyyat Selimoğlu
Heybeliada denince akla gelen isimlerden biri de Zeyyat Selimoğlu’dur. (1922- 2000) Çevirmen olarak Türkçeye pek çok kitap kazandıran Zeyyat Selimoğlu öykülerinde gemileri, gemilerde yaşayan / çalışan insanların farklı yaşamlarını ele alır. Direğin Tepesinde Bir Adam yayımladığı dönemde çok ilgi görmüş bir öykü kitabıdır. Gemi Adamları adlı kitabında da tüm deniz öyküleri bir araya getirilir.
Ahmet Rasim
Uzun süre Kadıköy’de yaşadıktan sonra Heybeliada’ya yerleşen Ahmet Rasim (1865-1932) ömrünün son günlerini burada geçirir, kıvrak kalemi ve son derece eğlenceli üslubuyla İstanbul’u anlattığı yazılarında Adalar’a da yer verir.
Kitabe-i Gam Ahmet Rasim’in Ada’da tanıdığı ve sevdiği güzel bir kadın için yazdığı bir mektup romandır.
Yaşadığı ev: Ahmet Rasim Evi, Heybeliada, Hüseyin Rahmi Sokağı No: 25/1
Sait Faik Abasıyanık
Öykülerinde Adalar’ı, balıkçıları, balıkları anlatan ve adı Burgazada’yla özdeşleşen Sait Faik Abasıyanık (1906-1954) ömrünün son on yılını çoğunlukla Çayır Sokak 15 numaradaki köşkte geçirir. Köşk Sait Faik’in annesi Makbule Abasıyanık’ın vasiyeti üzerine müzeye dönüştürülmüş ve Sait Faik Abasıyanık Müzesi adıyla 22 Ağustos 1959’da “Burgazadası’nı Güzelleştirme Derneği” tarafından açılmıştır. Müzenin bakım, onarım sorumlulukları Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakılır.
Sait Faik Burgazadasız, Burgazada Sait Faiksiz düşünülemez. Biri diğerini çağrıştırır her zaman, biri olmadan diğeri hep eksik kalır.
Yaşadığı ev: Sait Faik Evi, Çayır Sokağı No: 15
Halide Edip Adıvar
Türk edebiyatının en önemli yazarlarından Halide Edip Adıvar (1884-1964) İstanbul’un gürültüsünden kaçıp Burgazada’ya yerleşenlerden biri. Zafiriadis Evi olarak bilinen gül bahçesi içindeki mor salkımlı bu ev Halide Edip’in anılarında özel bir yere sahip:
Halide Edip’in Raik’in Annesi adlı romanının bazı bölümleri Burgaz’da geçer.
Yaşadığı ev: Zafiriadis Evi, Mehtap Sokağı No: 43
Fazıl Ahmet Aykaç
Nüktedanlığı ve sohbetlerindeki lezzet hemen herkes tarafından dile getirilen Fazıl Ahmet Aykaç (1884-1967) Kınalıada’nın simgesi olur. Mizah alanına önemli yenilikler getirmiş, pek çok ünlü şairin şiirini taklit ederek yazdığı şiirler yazdığı dönemde dilden dile dolaşır.
Fazıl Ahmet Kınalıada’daki evinde başta İhap Hulusi olmak üzere pek çok arkadaşını ağırladı, İhap Hulusi dostluklarını ve rakı sohbetlerini Kulüp Rakısı için çizdiği etiketle ölümsüzleştirdi. İhap Hulusi’nin eşi Naşide Görey etiketin yapılma macerasını şöyle anlatır:
“Tekel’in bu etiketi için başlangıçta kompozisyonu kafasında geliştirmiş, eskizler yapmış, birkaç model denemiş, ama bir türlü tatmin olmamış. O esnada yakın dostu Fazıl Ahmet Aykaç da seyirciymiş, İhap Bey ona dönüp, 'Fazıl, gel şuraya otur!..' demiş ve kendisi de karşısına geçip oturmuş, böylece o meşhur Kulüp Rakısı etiketi hazırlanmış, o günden bugüne kadar yarım asrı aşkın bir süredir kullanılagelmiştir.”
Yaşadığı evler: Civanyan Evi, Çandarlı Sokağı No: 9. Ağasi Evi, Fazıl Ahmet Aykaç Caddesi No: 23
Zabel Asadur
Hukukçu ve yazar Hrand Asadur (1862-1928) ile tanınmış bir yazar ve şair olan eşi Zabel Asadur (1863-1924, doğumu Hancıyan) uzun yıllar Kınalıada’da Derunyan evi olarak bilinen dört katlı ahşap evde yaşadı.
On altı yaşındayken Anadolu’daki Ermeni kızlarının, eğitim ve öğrenimleri için okullar ve yetimhaneler açmayı amaçlayan “Azkanıver Hayuhyats Ingerutyun”unu (Milletperver Ermeni Kadınlar Derneği) kuran Zabel Asadur, Masis dergisinde “Sibil” imzasıyla yayımladığı makalelerinde, kadınların sorunlarını dile getirdi, kendini kadının özgürleşmesi davasına adadı.
Ermenice süreli yayınlarda yazılar yazan, Fransızcadan çeviriler yapan Asadur, Esayan ve Getronogan okullarında Ermenice öğretmenliği de yaptı.
Zahrad
Asıl adı Zareh Yaldızcıyan (1924-21 Şubat 2007) olan Zahrad uzun yıllar Kınalıada’da yaşar. İlk şiir kitabı Büyük Şehir 1960’ta yayımlanan şairin şiirleri yirmi beş dile çevrildi. Dünyaca ünlü şairin şiirleri Türkçe’ye karikatürist Ohannes Şaşkal tarafından tercüme edilmiş üç seçkide yayımlandı: Yağ Damlası, Yapracığı Gören Balık, Işığını Söndürme.
Şiirlerinde mekân duygusunu öne çıkaran Zahrad için bu mekân her zaman İstanbul oldu.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
“O zamanların en güzelini, en şevklisini, en şetaretlisini dostlarımız Tahsin Nahit’le eşinin konukseverliği sayesinde, bize Büyükada’da yaşamak nasip olmuştur. ‘Tahsin Nahit’le eşinin konukseverliği’ dedim. Çünkü onların Maden’deki evi hepimizin toplantı yeri ve cazibe merkeziydi. Tahsin Nahit her şeyden önce, Adalar, ada çamlıkları, ada mehtapları şairi olarak tanınmış, hanımı ise Büyükada’da doğup yetişmişti ve diyebilirim ki bize Ada’nın güzelliklerini öğreten, Ada’yı sevdiren de onlar olmuştur.”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
Gençlik ve Edebiyat Hatıraları